İlk romanım "Kimlink" çıktı!
YouTube kitap kanalımda Albert Camus'nün hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: youtu.be/-_X3xWwwAoA
Yönetmen Akira Kurosawa'nın yine yönetmen Ingmar Bergman'a bir mektubu vardır, o mektubun içerisinde şöyle bir kısım geçer:
"İnsan, bir bebek olarak doğar, bir çocuk olur, hayatının baharını yaşar ve nihayet hayatın kapanışını yapmadan evvel bebekliğe geri döner. Bu, bence, mükemmel yaşam biçimidir.”
Peki nedir bu mektubun Camus ile alakası? Nedir Sisifos'un direnişi? Nedir Meursault'u her şeye karşı yabancı hissettiren? Nedir Sartre'ın Camus ile alıp veremediği? Nedir bireysel olarak başkaldırmak? Nedir "saçma"? Bu incelemede Camus'nün ve onun zirve noktalarından biri olan Yabancı kitabının nasıl okunması gerektiği hakkında bir konuşalım derim.
Sadece 5-10 dakikanızı ayırıp bu incelemeyi sonuna kadar okuduğunuz takdirde belki de haftalarınızı alacak Camus okumalarınızı daha bilinçli yapabilir ve onun anlaşılmazmış gibi gözüken detaylarını anlamlandırma konusunda iyi bir yol alabilirsiniz. Daha çok okurun bu rehberden faydalanabilmesi için de bu yazıyı paylaşabilirsiniz, emeğe saygı +rep.
Hani başta bir mektuptan bahsetmiştim ya, hah işte. Camus de aynı bizim gibi bir bebek olarak doğdu, bir çocuk oldu, hayatının baharını yaşadı ve nihayet hayatının kapanışını yapmadan evvel bebekliğine geri döndü. Onun bebekliği Tersi ve Yüzü'ydü, onun çocukluğu Sisifos Söyleni'ydi, hayatının baharı Başkaldıran İnsan'dı ve en sonunda hayatının kapanışını yapmadan evvel İlk Adam kitabı ile bebekliğine geri döndü. Çünkü “Bir gün Tersi ve Yüzü’nü yeniden yazmayı başaramazsam, hiçbir şey başaramamış olacağım.” dedi ve başardı. Tersi ve Yüzü'nü yeniden yazdı. Bu, bence, mükemmel bir yaşam biçimiydi.
Camus diğer filozoflara benzemiyordu. Diğer filozoflar varoluşçuluk, acı, özne-nesne, varlık, mantık gibi şeyler diyorken Camus "deniz, yağmur, yaz, güneş, kum, çiçek, böcek" gibi şeyler diyordu. Niye böyle şeyler diyordu Camus? Camus bir turizmci miydi? Tam olarak öyle değil... Ona göre insanın "Tersi ve Yüzü", onun dünya ile olan başbaşalığı olmalıydı. Tanrı düşüncesi aradan çıkartılıp tamamen dünyanın insana vaat ettiklerine odaklanmalıydı insan. Bunu yaptığında da dünyanın anlaşılmaz olduğunu, onun üzerine kafa yormanın gereksiz olduğunu ve bizim için biçilmiş roller neyse, Sisifos'un kendi kayasıyla olan başbaşalığı gibi kendi rolümüzü oynamaya devam etmemiz gerektiğini düşünmüştü. Ne de olsa Camus'den yüzlerce yıl önce yaşamış olan Shakespeare koymuştu noktayı : "Bütün dünya bir sahnedir / Kadın, erkek bütün insanlar da oyuncular." diyerek...
Absürttü insan ona göre. Yani uyumsuz, saçma, uygunsuz, yersiz, hissiz, duyusuz. Hani şu Zeki Demirkubuz'un Yazgı filmindeki Musa gibi. O halde izniniz olursa hadi biraz "yabancı"laşalım artık!
Hepiniz duymuşsunuzdur bu efsane kitabın giriş cümlesini: "Bugün annem öldü, ya da dün, bilmiyorum."
Bir kitabı ana dilinden değil de çeviri olarak okuduğumuzda neler neler kaybediyoruz biliyor musunuz? Gelin size bunun boyutunu çok kısaca anlatayım. Üstte yazdığım cümlenin Fransızca orijinali tam olarak şu şekilde:
"Aujourd'hui maman est morte. Ou peut-être hier, je ne sais pas"
Fransızca'da "annem"in karşılığı "ma mère" iken, Camus burada neden "maman" kelimesini kullanmış ola ki? Çünkü "ma maman" bir Fransız okuduğunda adeta küçük bir çocuk söylüyormuş gibi "anneciğim" demekmiş. Yani SSKlı, maaşlı, yemekli ve esnek çalışma saatleri olan bir işle birlikte düzgün bir hayata sahip olduğunu düşündüğümüz Meursault, aslında yetişkin bile olamamış ve ölüme karşı hala bir çocukmuş gibi bakan bir çocuk-adam'dan ibaret. Hani şu Çiğ Köfteci Ali Usta hep öyle diyor ya, aklınızda da öyle kalsın. (bkz : öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler) Durun daha bitmedi...
"Ma maman" demiştim. E peki yukarıdaki cümlede Fransızca'daki iyelik eki olan "ma" nerede? Yok! Çünkü Meursault annesine hiç sahip değildi ki onu kaybetsin! Bir şeye sahip olmadığınızda onu kaybedemezsiniz değil mi? MUH-TE-ŞEM. Queen'in Bohemian Rhapsody şarkısında Freddie Mercury'nin "Mamaaaaa uuuuuuu" derkenki zevkini alıyorum şu an bunları yazarken.
Yabancılaştıktan sonra Camus, Descartes'ın “Düşünüyorum öyleyse varım” felsefesini "Başkaldırıyorum, öyleyse varız" haline çevirip kendi bireysel başkaldırı düşüncesini oluşturdu. Komünizm ve devrimcilik düşünceleri yüzünden yanından ayrılmayan arkadaşı Sartre ile kavga etti. Sartre, Camus'ye "Ya bu Camus zaten Tanrı'yı reddedip bir de üstüne çok Tanrılı bir Yunan mitinden yararlanıyor" dedi. Biraz haklıydı. Ama sonuçta "saçma"ydı her şey, bu da "saçma"ydı. İnsan da belki olası bir Tanrı'nın pompalı tüfeğinden saçılmış bir "saçma" olabilirdi...
Veba ile bireysel yazgıyı, evrensel bir yazgıya dönüştürdü. Sıkıyönetim ile veba virüsünü somut bir şekilde kişileştirdi.
Düşüş ile 50 katlı bir binadan düşerkenki düşüşünü fark edemedi, yere çakıldı. İlk Adam ile başladığı yer olan Tersi ve Yüzü'ne, başladığı yer olan Cezayir'e, başladığı yer olan bebekliğe geri döndü. Bu, bence, mükemmel bir yaşam biçimiydi!
İsterseniz bütün bu yazdıklarımı ve diğer detayları bir video olarak da izleyebilirsiniz: youtu.be/-_X3xWwwAoA
“Aşırı tutkulu bir Camus hayranı olmak istiyorum ve ona dair pek çok kitabı okumak istiyorum” okuma sırası bence şöyle olmalı:
Tersi ve Yüzü (1937)
Yaz (1939-1953)
Düğün-Bir Alman Dosta Mektuplar (1938)
Defterler 1 (1935-1942)
Sisifos Söyleni (1942)
Mutlu Ölüm (1937 - 1971’de yayımlanıyor)
Yabancı (1942)
Defterler 2 (1942-1951)
Denemeler (1944-1950)
Başkaldıran İnsan (1951)
Veba (1947)
Sıkıyönetim tiyatrosu (1948)
Defterler 3 (1951-1954)
Düşüş (1956)
Sürgün ve Krallık (1957)
İlk Adam (1994)
“O kadar detaya gerek yok, Camus’nün en önemli kitaplarını okusam da bana yeterli olur” okuma sırası ise bence şöyle olabilir:
Tersi ve Yüzü (1937)
Yaz (1939-1953)
Sisifos Söyleni (1942)
Mutlu Ölüm (1937 - 1971’de yayımlanıyor)
Yabancı (1942)
Başkaldıran İnsan (1951)
Veba (1947)
Sıkıyönetim tiyatrosu (1948)
Düşüş (1956)
İlk Adam (1994)
Ek olarak okuyabileceğiniz bazı yardımcı kitaplar ve öznel önerilerimden oluşan bir kitap seçkisi:
- Ali Osman Gündoğan, Albert Camus ve Başkaldırma Felsefesi
- Bertell Ollman, Yabancılaşma
- William Barrett, İrrasyonel İnsan
- Rollo May, Kendini Arayan İnsan
- Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı
Daha çok okurun bu rehberden faydalanabilmesi için bu yazıyı ve videoyu paylaşabilirsiniz, emeğe saygı +rep. Keyifli ve Camus'nün "saçma"larının arasında kendi saçmalıklarınızı fark edebileceğiniz, bunları da içinde bulunduğunuz dünyayla eşitleyebileceğiniz meraklı okumalar dilerim.