Yaşar Kemal Fİller Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca Kİtap Yorumu

YouTube kitap kanalımda Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca kitabını önerip distopyayı anlattım: youtu.be/DNo1wRTFR1g


"Kitlelerin ne düşündükleri ya da ne düşünmedikleri, ilgilenmeye değmez bir sorun olarak görülmektedir."

George Orwell


Günaydın, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca kitabı ile tatlı ve rahat olarak devam eden itaat uykunuzdan uyandırıldınız. İktidarın propagandalarına, umutsuzluk ve korku aşılamalarına sorgusuz ve sualsiz iman etmiştiniz bunca zaman. Ama Yaşar Kemal ile bunlara bir dur demeliydiniz. Kıssadan hisse, yeryüzünün bütün karıncaları -yani sizler- birleşmeye gücünüz vardı. Keza birleştiğiniz zaman da Çin Devrimi'nin Mao'su, Küba Devrimi'nin Castro'su ve Sefiller'in Mabeuf'u olacağınızı geçmiş deneyimlerinizden biliyordunuz.


Ol sebepten, Yaşar Kemal bir masal yazdı bizler için. Çocuklarımızı ilk kez uyutmamak için. Masallar, çocukların uyuması içindir bilirsiniz ya. Bu sefer sistemin masalına ara vermek için distopik bir masal gerekiyordu artık karıncalar olan insanlarımızın ve çocuklarımızın uyumayacağı. Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallarımızı bir yokmuş bir yokmuş diye ütopikleştirmeye gelmişti Yaşar Kemal.


Sultanlar sultanı vardı fil denen, diktatörlüğünü bütün dünyaya duyurmuş. Karıncalar vardı insan denen, diktatörlüğe sorgusuz sualsiz iman etmiş. Bir de kırmızı sakallı topal karınca vardı ki, entelektüel, okuyan ve aydın kesimi karşılayan. Aydın kesim sadece manzaranın değiştiğini ve devrin aynı kaldığını, artık her şeyin insanların gözleri önünde ve yine her şeyin onun düşünmesine engel olacak bir oyuncak gibi tasarlandığını da biliyordu. Bütün hırsızlıkların, bütün adam kayırmaların, bütün cahilliklerin halk tarafından görülmeyecek ve akıllarına gelmeyecek bir yere saklanması gerekirdi. Tezgah altı değil göstere göstere sarayı olmasına izin verdi sultanın, karıncalar.


Çuval çuval çiçek ve bal özü atıldı içeri ya da gazeteci, yazar, aydın mı demeli? Savaş ganimetinin tanımı evrimleşmişti. Halkına ihanetin tanımı artık karıncaların ceplerinde kalmış üç kuruş paraya göz diken, sırtlarına her zamandan daha çok iş yükleyen, aralarında iç savaş çıkartmadan rahat duramayan diktatörlerle sınırlıydı.


Kutsal kitap kıbleyi Kabe olarak belirlemişti fakat filler sultanı, diktatörler kıbleyi para olarak değiştirmişti. Yoksa bir itirazınız mı vardı? İtirazı olan filler sultanı ve onun adamları olan kayırılmış filler ordusunun ayakları altında kalırdı. Hele ki bir birleşselerdi!


Sorgulamayız, sual bile sormayız... Sorgusuz sualsiz iman ettik dediler başımızdakine. O ne yapsa doğrudur, dediler. Biz, buna ve sonuçlarına hazırız, dediler. Savaşın barış, özgürlüğün kölelik ve cahilliğin güç olduğunu kabul ettik, dediler. Çünkü iktidarımız buna sorgusuz sualsiz iman etmemizi istiyor, dediler. Dediler de dediler.


Kutsal kitap kul ve köle olmayı, ibadeti sadece Allah'a yapılması gereken olarak söylemişti fakat filler sultanı, diktatörler kulluğun ve köleliğin ibadet etmesi gereken yönünü kendileri olarak değiştirmişti. Çünkü yaşamalıydı saltanatları fani hayatlara sahip olmalarına rağmen ölümsüzlük ütopyalarıyla.


Otoritenin ölümsüzlüğü için ne kadar köle bulunursa o kadar güç demekti. Farkındayken reddetmenin sonrasında bir distopyanın içerisinde olduğunu bilmene rağmen "Yaşasın adalet!" demenin sebebi de buydu. Çünkü hırsızın sarayına da yine hırsızlar girebilirdi. Karıncayken karıncalıktan çıkıp fil dilini öğrenmeye ve filler gibi davranmaya çalıştın, oysaki sadece karınca olduğunu hatırlamalıydın başından beri.


Düşünemedin ama konuştun, üretemedin ama tükettin, sürekli biriktirdin ölümsüzlüğün için. Peki ölümsüzleşebildin mi?


Karıncalar açlık, sefalet, iş yükü, bitmek bilmeyen sorumluluklar ve vergiler altında can verirken karınca vergisi yapımı zevküsefayla sarılı sarayının içindeki senin umrunda mıydı bütün bunlar filler sultanı?


Karınca diliyle olan konuşmalarımız aslında gayet de senin anlayabileceğin düzeydeyken zamanla anlaşılmaz bir hale gelmesini yine senin sınırsız iktidar ve otorite hırsın sebep olmadı mı filler sultanı?


Umut ve güven içinde yaşadığımız ülkede kalplerimize umutsuzluk ve korkuyu aşılayan senin iktidar şırıngan değil miydi filler sultanı?


Azla yetinmeyip her şeyin daha fazlasını isteyen gözü doymaz bir canlıya dönüşmüş sen, hayvanların bile birbirlerine yapmadığı şeyleri sen insanlara neden yaparsın diktatörler sultanı?


Karıncaların açlıktan ve yoksulluktan kırılıp vergiler altında sırtları kamburlaşmışken sen mi ameliyat edecektin onların kamburlaşmış sırtlarını yalan yanlış sayılar verdiğin haber neşterlerinle diktatörler sultanı?


Al karıncalarının kulaklarını tıkayan borazanlarını da, al karıncalarının gözlerini hipnotize eden sinema ve televizyonlarını da, al karın tokluklarını da git başlarından karıncaların diktatörler sultanı!


Bu sefer ben sana soruyorum, eeey diktatörler sultanı! Sen kimsin?! Varlık nedenin olan karıncalar olmasaydı sen kim olurdun? Nietzsche bile kıskanırdı içinde yok olduğun hiçliğini!


Cebren ve hile ile aziz karıncalar dünyasının, bütün karınca yuvaları zaptedilmiş, bütün yiyecek ambarlarına girilmiş, bütün karınca güçleri dağıtılmış ve memleketin her köşesi diktatörlerce işgal edilmiş bile olabilir. Bu gaflet, dalalet ve hıyanet içinde hüküm süren sultanlığın panzehiri ise yeryüzünün bütün karıncalarının birleşm...