Sigmund Freud Kİtle Psİkolojİsİ Kİtap Yorumu

YouTube kitap kanalımda Freud'un hayatı, mutlaka okunması gereken kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: youtu.be/63ikZqbdnAA


İlkel bir şekilde sürekli linç arayışında olan Karantina kitabı fanları, TikTok'ta gece gündüz takip ettiği insan şehrine geldiğinde deliren küçük çocuklar ya da Enes Batur'un oyun bağımlısı Minecraft kitlesinin neden öyle davrandığını merak ediyor musunuz? O zaman bu kitabı kesinlikle okumalısınız!


Bugüne kadar istisnasız olarak her yerde kitlelerle karşılaştım. Gerek bundan yıllar önce Facebook'taki gruplarda Allah'ını seven 999 bin kişi aranırken gerekse de tuttuğu futbol takımına yıldız bir futbolcunun gelmesi için karşı tarafın Instagram gönderisini arkadaşlarıyla birlikte spamlayanları görürken aslında hep bir kitle bombardımanına maruz kalıyordum. Neydi bu kitle? Hangi psikolojiyle ve neye göre yapıyordu bu davranışlarını?


Madem Karantina kitabı dedik, onun üzerinden oluşturayım örneğimi de... Biliyorsunuz, ben Beyza Alkoç'un Karantina serisini eleştirdikten sonra YouTube'da ağzım gözüm linç olmuş ve Karantina kitabının fanları Ku Klux Klan'ın kendi ayinlerinde kullandığı işkence aleti gibi beni de sosyal medyanın demir haçına germişti. :(


Bu tür olaylar yaşadıktan sonra bu olayların derinine inmek istedim ve bu kitlenin mesela neden Beyza Alkoç'u önderleştirdiğini, kadın haklarına o kadar aykırı yön içermesine rağmen genç kız çocuklarının bu kitapları ve yazarını neden putlaştırdığını, neden bir eleştiri getirildiğinde kitlesel olarak savunma durumuna geçtiklerini ve önderleriyle aralarındaki bu sıkı bağı oluşturan şeyleri merak ettim. Nihayet bazı sonuçlara ulaştım...


Bu çocuklar henüz kendi kişisel çıkarlarının bile farkında değil. Kendilerine önder olarak belirledikleri Beyza Alkoç için kendi kişisel çıkarlarından ödün vermeye o kadar dünden razılar ki, kitabın içinde neler yazdığını bile umursamadan bir süre sonra tamamen kendi kitlelerinin yönlendirdiği tabelalar üzerinden ilerliyorlar. Freud bunu ilkelliğe bağlıyor.


Freud'a göre Karantina kitabının fanlarının davranışları Yontma Taş Çağı'nda iletişim kurmaya çalışan ve bir türlü başaramayan insanların iletişim biçimlerine ya da futbol takımı taraftarlarının kitlesel bir şekilde hareket edişi ve putlaştırıcı tezahüratları da ilk insanların kitlesel bir şekilde yabani domuz avına çıkışına benziyor.


İnsanlar kendi irade güçleri ortadan kaybolsun istiyor. Tüm duygu ve düşünceleri bir önderin hakimiyeti altına girsin istiyor. Artık kendisi olmaktan çıkıp bir otomat haline dönüşmek istiyor. Kitlesi yokken sakin ve kendi halinde takılan birey, kitlesi olduğunda tam bir barbar haline dönüşüyor. Gözü Dostoyevski, Tolstoy, Kafka, Camus, Yaşar Kemal'leri değil; saçma sapan Wattpad kitapları yazarlarından başka kimseyi görmeyecek kadar bir perdeyle kapanıyor... Bir prestij perdesi!


Bu insanlar sosyal bir statü kazanmak, arkadaşlık gruplarında kabul görmek, prestij sahibi bir insanın kuyruğu olup kendi benliğinden ödün vermek için o kadar hazırlar ki, kendi benliklerinin eleştiri mekanizmalarının ne kadar değerli olduğunu bile artık fark edemeyecek kadar uyutulmuşlar. Kendi varoluşlarıyla değil kitlesel varoluşlarıyla var olmak, onların yalıtılmışlık duygusunu ellerinden aldığı için yalıtık olmanın cesaretini değil birileriyle grup olmanın ezikliğini tatmak istiyorlar.


Ben bu kitlelerin hepsinden bağımsızım, tekim, yegane varlığımla karşınızdayım. Belki de böyle yaparak Harari'nin de dediği gibi, bir bahçesi olan hapishaneden çıkıp daha geniş bahçesi olan bir başka hapishaneye geçiş yapıyorum. Ama olsun! Zaten bilincimiz bizim en büyük hapishanemiz değil mi? Düşünce gardiyanlarımızla duygu tutsaklarımız başkaldırmadığı sürece ne anlamı kalırdı bu hayatta yaşamanın?


Kitle oluşturmaya o kadar yatkın insanlarsınız ki, grup haline gelerek kendinize belirli totemler belirlemek, hiç sorgulamadan sürekli birilerinin emirleri altında hayatınız boyunca çalışmak ve sonra ölüp gitmek, kendi benliğini unutup etken olmak yerine edilgen olmak size çok kolay geliyor. Çünkü öyledir zaten: Kitle olmak kolay, birey olmak ise oldukça zordur.


Birilerinin size yaptığı çobanlığı kabul ettiğiniz sürece bir sürünün içinde bulunmaktan kurtulamayacaksınız. Profilinde kendi tuttuğu siyasi partinin dayattıklarından başka hiçbir düşünce üretememiş fanatikler ya da kendi futbol takımının ideallerini diğer bütün hayati ideallerden daha üstün gören holiganlar gibi her zaman bir kitle manipülasyonu altında kalacaksınız. Ne zaman ki bireysel varoluşunuzu keşfedeceksiniz, işte o zaman kurtuluşa erişeceksiniz...


İlkel olmak istemiyorsanız, kişisel yalıtılmışlığınızla mutluysanız, birilerine itaat etmek yerine kendi benliğinizin besinlerini vermek istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun. Ama sadece bu kitabı değil, Erich Fromm, Erving Goffman, Alfred Adler gibi isimlerden de kitaplar okuyun. Bakış açınızın zamanla değiştiğini siz de göreceksiniz...